28 Mayıs 2012 Pazartesi

MAĞRUR


                          Gözlerini eğdi, yine ürkekliğinden utanan, o çok bildiği kadını izliyordu ayna misali.. Elleriyle dumanları dağıttı iki yana sanki son gösterisine çıkıyordu, mağrur. Oysa sadece yalnız kaldığı bir mekandan bir mekana  geçiyordu. Tek fark bu kez daha ritüel sıralaması. Ama ben hiç kimseyi  anlatmıyorum.
                        Uzaklardan bir melodi duydum. Acıtıcı tınıları, kalbime basarken her tonunu yükselen bir melek sandım canımdan çıkan her feryadı. Karşılık verdim, feryat ettim  , bir şarkı döküldü dudaklarımdan, ben ve kimsenin  bir daha duymayacağı  o çırpınışlı , dekoratif ses şekline bürünmüş.. Bir şarkıyla konuştum ilk kez , bir şarkıyla şarkı oldum, söylendim , tekrarlandım belki de unutuldum. Odalar karanlık daha yaşanılası.. Aniden yağmur yağdı , pencereme vurdu, çık dışarı dedi korkutucu sesini sakınmayarak. İşlerim vardı oysa ki.. Neden çıktım dışarı o sese katılarak? Uzun olmalıydı yolumuz yoksa  bu kadar yorulmazdım.. Bir odadan diğerine geçmek artık mülteci umutsuzluğu veriyordu soluklarıma..
                       Saatler gitmeyi gerektiriyor bir göçten bir göçe her yirmi dört saat döngüsü gibi. Belki artık saatleri unutmalıyım!! Odamın bi köşesinde saklansam saatler peşimi bırakır mı? O kadar zeki miyim kandırsam onları. Hiç bakmasam mesela zamanı gösterenlere, ruhum yeniden çocuk olur mu? Uçurtmaların peşinden koşarken utanmaz mıyım acaba kocaman bedenimden. Sadece kendi bedenimin çürümesine şahidim bu aralar.                                                                                                 
Sessiz, anlamsızca sessiz ..
                       Bir otoban griliğinde nefes alışlarım , koşuyorum, hiç bitmiyor aklımdan geçen hiç aklıma dahi getiremediklerim. Uzaklardan el sallıyorlar, gitmeliyim.. sana gelmiştim oysa ki, cepleri sökük ceketimi de giymiştim, daha bir fiyakalı olayım , arkana bakmadan kapı dışarı gidişlerinde. Kızmadım sana ,zaten ben vermiştim dünyamı değiştiresin diye içimdeki denizi.. sende kalsın.. mavileri çok severim  hele ki benim değillerse. Perdeleri açmıyorum ne zamandır, sadece tahmin ediyorum dışarıdaki seslerden ne olduğunu , belki de bir tablo çiziyorum içine sevdiklerimi yerleştirerek, en çok maviyi.
                     Ben seni hiç ağlarken görmedim sadece uzun gecelerim oldu, seni çizdim duvarıma her rengi kullanarak, her demde  her sabah silinerek.. Hep güldürdüm bulutlarımın üzerine her çıkardığımda seni.  Sen orada  olsan da ben duyarım kokunu  o nadide kokuyu.. Ve ben çocukken yokuş başlarında beklerdim geleceğimi, yüksekten baktığım denizde hayallerim yüzerdi, çoğunda sen bile yoktun ve açıktaki dalgaları yunus zanneder heyecanlanırdım.. Sen beni hiç uyurken görmedin .Bir ihanet değil miydi yanında uyuyabilmek, sen uyurken o anlatamadığım doyumsuzluğumu izlemek yerine .. o sevinç acısını kursağımda yaşamak.. Saçlarını yüzyıllarca okşayacağıma dair yeminler etmek sence tepilesi bir fırsat mıydı?
                    Ben çocukken hiç seni düşünmedim. Seni gözlerimle, gölgelerle duvarlarıma çizeceğimi kimse söylemedi bana. Hele bir gün öleceğimi hele bir gün… Belki başka kalplerin kadını olduğunda, ben hala bizli düşler göreceğimi ya da yapmak istediklerimizi hayallerim de çoktan yapacağımı nerden bilebilirdim. Yani bunu bana kimse öğretmedi , kimse hayata hazırlamadı kimse sensiz yaşamayı öğretmedi. Yitireceklerin olacak ve sen hep eksik yaşayacaksın demedi. Yitirdiklerin senin her dakikandan bir zaman dilimi alıp götürecek demedi bana. Ve benim çocukluğum da sadece Pazar günlerimiz vardı çizgi film seyretmek için.. ve ben çocukken hiç çocuk olmadım.
                    Sahne kararırken yaşlı adamın üzerinde, hayatının son tiradını atıyordu . Mağrurdu, son kelimeleriydi.. ışık kapanırken hala çocukluğunu anlatıyordu..
                    Ve ben çocukken; Çok sevmek bir suç değildi…
                    Suskunluk... Gözyaşı.
                                                                                                                           

                                                                     UYSAL CİHAN