Kapattı kapıyı, soluğu kesilmiş
çığlıkları o duvardan çıkıp gitmesin diye.. O duvar oldu yalnızca, yalnız
başına.. dumandan sarılarla hayaller çizdi beyaz betonlara, o sarılara boyadı
duvarını, kimse göremedi.. Takvim oracıkta,aynı rakamda duruveriyordu.
Kimse bilmez belki de,
zaman; görecelidir. Gördüklerin zaman değildir oysa.. Göremediklerin zamanda
gizlidir. Arama boş yere… O kendine şık bir enlem çizer, sen üzerine
gelişigüzel bir boylam. Arada yalnızca tarih değiştirme çizgisi kalır. Tarihi,
çizginin diğer yanına atamassın… Yapraklar solsa da, karlar erise de, alnında ki
çizgiler, evrime inandırsa da insanları ve hatta yedi uyuyanlar uyanmış kahvaltı
hazırlasa da, sen pastanın mumunu üfletemessin bir zaman dönümünde…Kutlu olsun
zamanın duruşu küçük…
Bak! biriktirdiğim
yankılar sana şarkılar yolluyor, elim kolum bağlıyken bir yorgunluk sabahında. Pencereleri
açacak cesaret kalmamış, ayaz öc almaya gelmiş gibi dikilirken parmaklıkların
başında. Müebbet bir mahkumiyet mevsimi şimdi, takvimin yaprağı eskimişken hiç
değişmeden. Dumanlara boyanmış duvarlar yolluyor sana resmimizi, ben biraz
karanlık çizilmişim yanında, sen hep yirmi birinde, ben hayalleriyle küçülen bir yaşlı…
Nefesler alınıyor, ben
alınıyorum.. Nefesler veriliyor. Ama kimse bozamıyor sessizliği. Gün değişmiyor.
Günleri değiştirmelerine izin vermiyorum. Dört duvara hapsettim günü. Çıkamıyor,
kaçamıyor, kurtulamıyor. Sana ulaşmasından korkuyorum. Günlerin bitmesinden,
duvarın delinmesinden korkuyorum. Duvarlar çokta soğuk değiller. Aralarında oturmuş,
biriktirdiğim hatıraları besliyorum. Bir sen yoksun, bir de arada kaçırdığımız
sayfalar.. Kutlu olsun yalnızlığım.. sen pembe mumları severdin…
Yalnızlığın rengini
arıyorlar.
Aramayın!
Yalnızlık ; hiç renkli
değil…
Cihan
Uysal