23 Kasım 2012 Cuma

DEDİ Kİ;


Dedi ki; yüzüne vuran her soğuk kamçı, normalin aksine, silecek sende bıraktıklarımı… Dedi ki; adımlarım hep sağa sola, hiçbir yere doğru… Dedim ki; ruhunun işvelenmesinden fikir kalabalığım, öyle ki tek fikrim kaldı orada masanın üzerinde…

Saman kağıtların arasında, altı çizilmiş puntolardı belkide aşktan ya da hayattan anladığımız çoğu zaman, çoğu yerde, çoğu nerde… Dili tutulmuş, en saf haliyle oturup bir köşede düşünmekti gelmişi, gelmemişi şarkılar gülümsetirken yüzünü. Sevmelerineydi sövmeler en Çok. Boş gelir zaman bir an. Sonra birkaç art daha… yine boş gelir, aman! O yaşamaya devam eder , sen sadece düş kurarsın. O düş kurar, sen düş kırar…

Eşyalar yerleşmiş yaşadığım etrafa. Evet yaşadığım şeyin adı sadece etraf. Etraf dağınık. Gelişigüzel ki güzel olan tek nokta gelişigüzel oluşu. Etraflıca düşünülmemiş besbelli. Halbu ki hiçbir anı yok içinde. Mutlu bir kahkaha yankılanmıyor duvarlarda. Tüm nahoşluğu sırıtışımın, gizliliğin çabasi.Ah bu gülmeler neyin cabasi. Duvarlar ölesiye beyaz. Aslinda öylesine beyaz.Ama sapkinca bakildiğinda kör edecek kadar ….Belki de körelten yankıları bu duvarların rengi. Tavandaki çatlaklarda hiçbir olasılıksız varlık çizilemiyor. Duvarlar susmuş. Duvarlar ölü. Çocukça hayallerin katili belkide. Nemrut bir ifadeyle susuyorlar, alaycı bir soğuklukla her geçen gün daralıyorlar. Darlıyorlar. Arkamı her döndüğümde bir adım daha enseme yaklaşıyorlar. Öyle ya  her şeyi ayıran duvarlar değil mi? Yıkmalı duvarları…Yıkmalı sessziliği…

İlk defaydı… Son görüşüm bir hayali. Alışamadığım bu olsa gerek… Alışamadığım zamanı tutmaya çalıştığım her an, zamanın yok olması. Zaman; çok zamansız firarlar… Zıtlıklar çınlıyor beynimde. Adımlarım birbirini reddediyor. Kabul etmediklerim sonra birleşip benimle alay ediyor. Gülmeleri yudumluyorum o anlarda gözlerimi kapatıp, iç çekiyorum, içim geçiyor… Terkediyor anlamını bilmediklerim. Bir meltem ilişiyor başucuma… Hülyalar yine siyah beyaz…

Bir mevsim bitiyor siz çılgın kahkahalarınızı atarken. Ve bir mevsim habersiz başka diyarlara göç ettiğinden. Heybesini almışta sırtına, yolluğu nedir hiç bilemeden. Yokluğunun anlamını hiç dinleyemeden öyle usulca kayıp gidiyor bulutcasına… geride kalan mevsimsiz, soğuksuz, sıcaksız, ürpertisiz, susuz kalınmamış zaman aralıkları… Dedi ki; mevsimsem eğer yine gelicem… dedi ki; …………………………

Son sözün nedir dese bana; içimi öyle bir çekerim ki! İçim geçer… Son sözüm ömür sürer…
                                                           CİHAN UYSAL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder