15 Kasım 2014 Cumartesi

En Son Ne Zaman

Bir organizmanın parçasıyım mutlak..Usulsüz bir yol çizilmiş beyazlarla..Gözümü yukarılara kaldırdığımda yazılan bir şiirdi,doğumlar..Olmadı yine beceremedim seninle tanışmayı bir kelime haznesinde..
Bir seslenişti görünmen dalınan bir rüyadan ayılma sırasında..Ve çok sırasıydı kalmışken bir kaç yalnızlık akşamımda..Kıymetlim..Çok kıymetli bir başıma geliştin kocaman gözlerinle..Yalnızlığımdan uzaklaşma arefesi, kasım yağmurları..ve yine yürüyorum adımlarına basarak..Sen git ben kanatlarına konup göç edeceğim sıcak dudakalara..
Belki siyahları sevmezdim,onlar yakıştılar bana..Kıymetlim..
Bir kentin yağmurları geldi bu gece pencereme..Tıklattı camı..Kimse yok dedim.. Üzüldü,süzüldü ve ayrıldı aramızdan..Ardından bir mum yaktım..Ağladık..Kafamdan geçenler,bir uzulsüzlüğe sevda olmuş,hadsizliğin en kralını yazıyorlar tarihe..Tarih kokuyor benzer sokaklarda..
Kıymetlim..
Yollar aynı, acılar aynı,sonlar aynı.. Aldanışım hayata umutlarımın çocukluğundan.. Ama ya gözlerin.. Uğruna uykularımı hediye ettim bir sabaha karşıya..Oysa acımıyor daha fazla bir yerden sonra..Benim hiç bir yerim olmadı kıymetlim..
Üç kişi konuşuyorlar aralarında..Biri diyor ki
Ekmek şarap sen ve ben..
Bir de sabahın dördü..
Cihan Uysal
'Üç Hürel'

9 Kasım 2014 Pazar

Bir Belirsizlik Melodisi

Yo anlatacağım..Bulutlardan yansıyanlar,bir gece yarısı yarası oluyor damarlarımda..Hayı!,kabul edemem benim olmayan damlayanları..İçimden melodiler geçiyor,aynadan yansıyan geleceğime yazılar yazıyorken ve yadsımak bir bedeni..Evet hiç benim değildi.

Buyurdu;sağ salim düşlerimde gezerken bir akşam üstü..Bir cümlem var,bazen soru. Ayıkla taşlarını uzun uzun bir sığınma anında..Varları var et,bir el çabukluğuyla beni mutlu etme görevinde..

Onlar gitti..
Çocukluğumun bir düzine hatırası..
Bana bırakılan mendil içindeki erdemler,bu yüzyılda yandılar..
ağladım her küçük harfle başlayan cümlede..
Hayallerine saygı durdum,canımın içi gülümsemelerini getirirken gözlerime..
Oysa olabilirdi bir gelecek masmavi deryalara düş atarken..
Bitmemeliydi bu hayal...
Duyuracaklarım var sana..Cürret sınırlarımı aşabilirsem günden güne..
Bİr bilsen sana olanları..
Dev bir sır..
Sen gül..sadece gül..

Diyebildim..

Bir gün düşlerim yanacak bir yaz yangınında..Cam kırıklarından yansıyacak gökkuşakları..Bir kaç renk seçip yüzüne pazar rüyaları çizeceksin..Yanacak bulutlar siyaha..Yanacağım iç çekişlerine..Ve sana seni söyleceğim bir çöl rüzgarında..Yanacağım buz gibi..Topla mumları rüyalarımdan geçerken..İçimden geçenler melodier..Onlar gitti..en güzel uykular..

Diyebildi..

Bana bir isim koy ve arkana yaslan..Duvara yansıyanlar,içimdeki pislikler..Kırmızılar kıpkırmızı..Sİrenler çalacak az sonra..Ve yine gülümse..Bir Hayata derman oluyor sıcak gülümsemeler..


Peki yazacağım damlayan son kelamımla..


Cihan Uysal

4 Kasım 2014 Salı

KARMA

ey!!
Üç yüz damla saydım milyarlarca damlanın arasından..Bir an bakışmaktı pembeden kırmızıya geçen acılar..Sen de olsan bir hüzne aldanırdın.Hele böyle bir vakitsiz hülyada..
Şimdilerde şarkılar hicaz..
Sokağım ıslandı, oysa ağlayan şehir değil bendim..
Ve ben bir kadın yarattım hayallerimin kırıntılarından..Bir kuşa kandı uçup gitti bir sabaha karşı..Ve bir kadın siyah beyaz ve azıcık..
Düşlerim öldüğünden beri akşam üstlerine uyanıyorum..Mutluluğum bir kaç hergele rüzgarın ikinci planında..Uzansam sürükler beni amansız bir çöle..Sonra akbabalar görür ruhumu her kapı gıcırtısında..Aylak bir ses çınlıyor alfabemde..Yoksa korkmak mı lazım düzensiz sabah rüyalarından..Oysa yek kötü yanım,bir kaç kişi biriktirmek ismi uzun anlamsızlıklarımda.. 
Selam ederim gecene..Geceme dolan bir kaç damla mürekkep ruhuyla..
Aynı yere bakın.. ben yokum..
Soluğum aptallaştı dokunurken içimden geçen o çok afilli insan surretine..İnce, şiirsel sızılar yazdım ardıma,perdenin kenarından sızanlar sizi çağıran kocaman yalanlar..
Ben bir kağıt helva.Çıtır çıtır günahlar var katlarımda..
Yalanlar çok sağdıklar..
Masallar yazılmıyor artık,hangi aşk doğru olabilir ki bu yüzyılda..
Biz sevsek elmalar bile düşmez mutlu sonlara..

Sınırsızca kelime diledim yağmurdan..Şemsiyeme yağan gözlerini öptüm,bir kısa gurbette..Ben yokum bu yakışıklı rüyada..Sade kelimeler var dilenen..Dilekler çaput olmuş titrek parmaklarıma bağlanmış..Ben kuru bir dal..Rüzgar alır beni birazdan..
Tanımazsın beni..Geldiğimde adım bilinmiyordu yankılarda..
Öldüm.. gözlerinden öpmeden önce..
Yandı yalanlar..
Yalnız büyüdük..

Cihan Uysal

8 Ekim 2014 Çarşamba

of be melankoli!!

Sen kahve yap,ben ortalığa dökülenleri yazacağım..
Bak gör!! mevsimler oturup dinleyecek benden dökülenleri.. 
Benden dökülenler dudaklarımın kenarından bir sevdaya tuz olacaklar..
Yanacak,kavrulacak bir sağdan bir soldan damlayanlar..
Arkana yaslan birazdan biz olmayacağız..


Yalnızlık çok sesli..
 Bir kulağımdan girenler diğer taraftan sayfalarca hikaye.. Susuzluğuma bir yaz mevsimi gibi bahaneler ürettim ve kanadı koparılmış akıllı bir bok sineği, tuzun bile koktuğuna yeminler içti.. Ne güzel renkleri vardı, maviden yeşile çalan 'o ne ayıp' isimli arkadaş.. Tek başıma da severim ben seni diyebildim güneşler o şehre doğmamışken ve garip hava basınçları alçalmamışken hiç bir hava durumu bülteninde.. Kemiklerimi saydım  az önce, zafiyetim yemediğim yemeklerden değil..Doymuş kahpelik oranlarının vücudumu işgalinden.. Bu arada cinsiyetçi bir söylem çıkmaz kalemimden.. denk geldi.. O da öyle denk gelmişti.. Kıvır kelam ve hayta görüntüsü cezbetmişti beni,.. Biliyordum ve bildiğime pişmandım bir çok bilinmezin ayyuka çıkacağını gökkubbemde..Oysa yalnızlık çok sesli idi..Haykırdıkları benim karama düşmeden bir iç denizde boğulup gidiyordu ve buna rağmen gözyaşları ayaklarıma kapanıyordu.. Tuzu bile tatlıydı yanağıma dökülenlerin..Bir kaderi anlatıyordu ya da kalmış mahpuslarımı yaşamımın.. Şimdi sen susuyorsun ya..Aşkı tanımamış savaşlar çıkacak bu coğrafya da kardeşlik naraları atarak.. Oysa sesli olan yalnızlık,aşka inanırken bile..Yakama taktığım sarılar eskilere saygı geçitleri..Eskiler, bir renksiz sayfadan beynime kuşe kağıtları..Ve eskiler, bir kaç parça iç donu..

Tek başıma..
Kağıtlara sardım benden pişman olanları bir sabahcı kahvesinden uykulu gözlerle çıkarken.. Selam durdum ayaza -bu günlük ağlatma diye diye güneşi doğurdum..Şimdi bildiklerim seslere inat susarlar..Ve yelken açmak yeni umutlara ancak pahallı bir rüya..'Ne haddine ulan düşlemek renkli hayatlar' -Eyvallah.. 
Tek başıma dans ederim ben arada sırada..Kurbağa prens olurum garipliğimle sıradışı arkadaşların garip bakışlarında..Garip bir adamın fukara ceketi olurum yırtık cebinden düşerken kaldırımlara ve ben bunları tek başıma düşlerim..

İçim geçmiş..
Bir gece seni severken dalmışım halının deseninde ki mutlu yaşamımıza..İçim geçmiş halının ortasından siyah çarşaflara ve noktalama işaretleri hesap sormuş her yanlışta içimdeki kaleme..Sen nasıl olurda bizi sevmezsin? İçinden rüyalar geçmiş de kulpsuz kapılı odamın, bir sen ben olamamışsın..Duvarlarda fısıltıların ,keşke sınırını çoktan aşmış, bağımsızlığını ilan etmiş, yüzüme tükürüp, O kadın buraya gelecek çakırlığında koşmaktadırlar.. içim geçmiş.. yatak çok uzak.. Gözlerimi açıp bir şarjör küfür benden ortaya.. sarılıp uyutmadın bok sineği..

Çok Fransız melodi..
Tuzlu dudak kenarları, büyük bir felaketin bittiğini mırıldanıyor.. Dinlediğimiz her ne ise, çok canı yanmış Paris sokaklarında.. Usulca susup,saygılı bir konuşma yaptım ölenin ardından ve usulden de olsa iyi bilirdik dedim, tek kişilik ölü yakma projemde..Yaktık içimizde kalanları bir kaç kibrit yardımıyla.. Utangaç yüzün bana sevdandan değil, bırakamadığın saplantılarından.. Saplanmıştı bana da bir kaç acılı terkediliş.. Mitolojik bir adamım sanmıştım önceleri oysa hiç bir numarası yokmuş o tuzlu gecelerin.. Bu Fransız melodi hiç bir kelimede betimlenemez..

Otuzum..
Yirmimden çok farklı..hiç değilse yaklaştığım bir şey var..Zamanımın neredeyse yarısı geçti..Konuştuk az önce -en çok beni sev.. dedi bana haylaz.. Ama kıvır kelam düşlerim oracıkta rüyalara dalmış.. Otuzuma sevdam bir ihanet.. Yaşıt sinekler kapkara ben maviye yeşile çalan sarılara saygı bir rüyadayım.. Otuzum ve çok yorgun..

Buradayım.. Kömür karası sevdanın en yüreklisinde..Beynime hükmeden çok sesli bir yalnızlığın alın terinde.. Güneşlere küfrüm prense dönüşecek çocukluğuma selam..Bir Ankara bestesi.. Yüzyıllarımı bozkıra gömdüm Ciğerim..


                                                                                                Cihan Uysal







3 Ekim 2014 Cuma

Bize Kadar

           Bize kadar yalan var bu şehirde.. Lütfen usulca silin zerk ettiğiniz gülümsemeleri bedenimden..Soğuk düşlerin ülkesi,bir huya yön vermek ve sevmek en acıyı uyuyarak .. Haklısınız, bize kalan biz bile değil.. şimdi şarkılar çok sessiz..

           Binlerce izmarit basılmış gövdeme ölmeden az önce, akşamdan hemen sonra, bir bela zamana denk.. Kimsesiz hisler dolmuş ciğerden, bir o yana bir bu yana selam çakarlar.. Oysa yollar hep sana diye kandırdılar beni.. Kanmayacaktım ama çok güzeldi yalanın, dayanamadım.. Ne renk olursa olsun düşlerin, bir parça pembesinden çaldım arz ederim..

     
           Sen şimdi orada ,o masada,o kaldırımda, o son bulmamış rüyada kendine kaderler yazıyorsun.. Hani mutlu olamayışlarına bahaneler türetip, bir vapura cenaze olmak istiyorsun da kadavrana hayran olmaktan korkuyorsun.. Bir yuduma düşler değişir de o lanet kader değişmez.. Bir sigara daha yakarsın masanda kalan kırıntıların arasından..
Kırıntılar, yollara serpilmiş ayak izleri..

          Bize kadar bu şehir, sana bana kadar.. Yalnızca semtler değişir kaderde.. Sen ben diye başlarsın cümlene, cümle çoktan zevk-i sefasını tüketmiş, ögelerine ayrılmış, başka bir dudaktan dökülen şelale olmuş..Yalnızca semtler..

          Rüyaların başka da olsa, acılarımız aynı durakta otobüs bekler..Aynı soğuğa başka yorganlar..Sen uzan ve yak bir sigara,sarı ışığının düştüğü masandan..

          Acı.................. doldurabilinen bir boşluktur..Yalanlar sana bana kadar.. 
          Hoş Kal..



                                                                                                    Cihan Uysal

12 Ağustos 2014 Salı

Giz

Uyumalıyız belki de.. 
Gözlerime sürülen bir parça mavi, rüyalara konu olur kim bilir. .  
Kim bilir sen olursun Uyanış. . 
Ben bir lål ve geveze..
Sırtımı yaslarım belki de geçmişine. .
Bir yudum daha çekerim hayatına şerefe..

Gülüşünü çekip  aldım rüyalarıma..
Konusu sıradan olanlar, tek düze bir aşka yelken açmaktadırlar..
Kızma bana.. asırlardır aradığım rengi bulmak benim suçum olamaz..
Tek düze ama mavi..


Mavi.. 
Bir rüyayı hayatlaştırmak..
Mavi..
Ben konuştum, şiir dediler..

Bir kalemim var sadece, gülüşüne yüzlerce şiir yazan..

Uyumalıyız belki de..
Mavi üstümü örter. .
Bir kere güler. .                     
Konular gençliğe döner. .
Sen gülesin diye şiir yaşar..

Yeni bir cümle yazdım gelecekten bir gün imzalı.. 
Umuduma kırmızı başlıklar geçirip,sokaklarda ters yürüdüm.. 
Giden zaman gelenden güzel olsun diye,güzelin adını kağıtlara hapsettim..
Lazım olursa üfleriz geçer kötülükler..       

Belki uyanırız gülüşünle..


C.U

11 Haziran 2014 Çarşamba

1

Sesler var susuyorlar..
Birden hepbir ağızdan çığlıklar atıyorlar,kimi buna huzur diyor ve aslinda çıt çıkmıyor. .
Kimi duymaya çalışıyor asaleti..
e sessizlik asildir derler..
Ben.. ben ortasındayım iç gıcıklatıcı sahte sırıtmaların..
Takvimden düşenler hatıralarım..
Laf kalabalığına geldi hayatım. .
Bir kaç kelime yazdılar adıma, ezberleyip ciktim sahnelerine..
Hiç seyirci yoktu, hiç alkış..
Bu aralar ve hatta tüm aralar sadece ben diyorum..

Bencil değilim. .
Bir ben kaldım yıkık yaşamımdan..
Tüm senler gitti hoşçakal demeden..
Bir hoşçakala muhtaç sabahlar edindim..
Onlarda gitti çayın suyunu koymadan..
Ve bir gün bir hayal geçti beynimden..
Hoş kal dedi..
Sanırım o da gitti..

Pencereleri açtım bir mevsime..
Henüz gelmedi..

C.U