7 Ekim 2012 Pazar

HAKLIYDIN


Güneş doğsun yeniden diye, rüyalarımı def ettim gecelerimden. Ve bazen günler siyahtır. Ortalık güzel kokularla donatılır. Sen oarada öylece durursun… Haklıydın… Sadece…

Gözlerimiz birbirine hiç değmedi ki .. Siyah günlere uyanırdık, aynı yastıklarda ayrı zamanlara. Mumlar yakardım gün aydınlansın diye, hani şu güzel kokanlardan.. Hiç nefes almadın ve  ciğere dolanları hiç tatmadın, boşa gittiler…
Bileklerimden akan mutsuzlukları izliyorum. Sen başka şehirlerde, elinde pamuklarla temizliyorsun vücuduma bulaşanları. Haklıydın. Sadece gittim…Karanlıktı ve hayli korkmuştum. Mumlar yalnızca güzel kokulara yetti. Sen başka şehirlerde… belkide sen başka , şehir yine nazlı, nemli ve uyanık ama aynı. Hayli suskun, bi hayli sustum.
Ellerimi göğe doğru çevirdim. Bir duaya katıldığımı düşündüler ama ben yalnızca dans ediyordum ritimsiz. Ruhumu sunduğum tanrılar, benden habersiz, ben zaten hissiz… yanık tenli ruhuma, asırlardır yazılan şiirlerin baş kahramanını arıyordum. Yanağım şehir değiştiren bir otobüsün camında, radyoda birkaç tanıdık iç geçirme… Haklıydın. Sadece gittim… yalnızdık ve hayli üşümüştüm. Beni ısıtacak güneşlere yolculuk yapmak ya da bana ısıtılan iklimler bulmak, sadece bir hayaldi ve hayallerim nedense hep kelimelere dönüştü. Sen yoktun.
Hayata kurulan alarmlar ayırdı belkide bizi. Ben hiç duymadım o sesleri. Gözlerimi her açtığımda sen hayatın ta kendisiydin. Uzaktık ve hiç yakınlaşamadık. Tek kişilik kahvaltı tabağı oldum bazı günler, bazı günler de sattalerce içilen aynı kahve. Ama hayat aynı zamana hiç ayarlamadı bizi. Tenimde ellerini dolaştırdım. O tarifi sır olarak bir pramide gizlenmiş kokun sarsın buram buramımı diyerek. Hiç ölmeyeceğime inandırdı beni. Haklıydın. Sadece gittim. Kokunu alıp terk-i diyarlara yelken açtım. Deniz almaz benden kokunu diye. Aldı.
Aşk tanımlamalarına katıldım, birkaç film arasında. Bazı eserlere başrol biçildim. Tablolarda gözlerimi gördüm fırçalanmış. Şiirler bana yazıldı ve nesillere rivayet oldum. Rüya oldum uyandırılmadım. Hak… haklı değildin. Hiç lafı bile geçmedi. Sadece düşünüldün ve düşünmek bir suç oldu en ahlaksızından. Sadece gittim… Çünkü düşündüm seni, beni. Biz diyemedim organize bir eylem planına delil yazdırmamak için seni. Ama beceremedim. Şahitlerim oldu. Delil oldun. Ben… ben deli oldum.
Senin yerine insanlar sokulmaya çalıştı bedenime. Vücut ölçüleri tuttu bazılarının. Ama ruhlarının ölçüsüne hiçbir terzi yetmedi. Kimse aldırmadı fazlalığını, dokundurmadı eksikliklerine. Bana biçilen bir soylu bir kral elbisesiydi saçların. Tel tel işlenmiş, altın suyuna batırılmış, çiçeklere nazire yapan güzelliklerle süslenmiş. Hiçbir elbise örtmüyor tenimi artık ve hiçbir kumaş cesaret edemiyor ipeğinin güzelliğine yaklaşmaya. Haklıydın… Ben gittim… git dediğinde. Zamanın durduğuna yalnız ben şahit oldum. Yolunu bulamayan balıkların intiharına katıldım. Yapamadım, bileklerimden akan mutsuzlukta boğulamadım. Her nefes tutuşumda çekip aldılar siyahlarımdn. Mumlar yaktım günleri aydınlatmaya. Güzel kokmadılar.
Orda öylece duruyorsun. Gözlerini değdirmek gözlerime, aklının ucundan geçmiyor. Renkleri için hiçbir şairin cesaret edemeyeceği dörtlükler yazıyorum, görebildiğim her an. Her yeni güne uyanmak için eskilerimden çalıyorum. Orada öylece duruyorsun. Ne sen bellisin, ne de ben. Belirsiz adımlar,sözler, sessizlik… Bir patlama anı aşk tarifleri ve cürret etmek. Dokunduğumda eriyecek yeryüzü biliyorum. Ve öylece gidiyorsun. Hayaller kuruluyor, yanağım otobüs camında yerini alıyor. Haklılar birer birer sorguya çekiyor beni. Ya biz, ya biz diyorlar. Hesap veremiyorum.
Suçluyum. Biz diye bir şey düşündüm. Kelepçeler takıldı bileklerime. Mutsuzluğum yeniden akmaya başladı. Haklıydın … sadece gittim.
                                                                                      UYSAL CİHAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder