4 Haziran 2012 Pazartesi

TOZLU YÜRÜYÜŞ


                Yürüdüğüm tozlu bir yol olsa gerek. Tozlu yolların en açık kahverengi tonunda,  dizlerime kadar yapışan tozlu bir yol. Bir kokuya muhtaç, damlayan terlerin iz bıraktığı , olasılıksız, haykırışlı ve sonuçsuz bir yol..
               Yorulmuş bedeni her halinden belli, yalnızlığın sözlük anlamı belki de attığı her adım. Mutluluk belki sadece cilalı ayakkabılarında yeniymiş gibiyi düşünmek. Düşünmek belkiyi, hep belki şeklinde, kağıtlara yazarak ama asla okumayarak o kağıtları..Düşünmek ne olduğunun önemi yok diyebilmeyi.. Düşünmek , düşünebilmeyi.. düşünmek asla ve hiç i..  Önemlimidir yürüdüğün yolun , yol olması. Değil midir seni erdemli kılan yürüyebilmek erdemi. Bazen kime ne anlatırsın bilemessin , anlattığın senin olsun bana anladığını söyle..
                Gülmek , sana bakınca anlatılmayanın evrene yansımasıdır eksiksiz, kendince.. ismini koymadığın , koyamadığın günlere uyanmak yazılır bazen defterine. Sen defterden habersiz, bezgin silinmiş günleri yaşarken.. zaman şimdi bir duman, zaman bir zaman sonra dağılmış bir duman.. duman bazen gözlerime sızan gözyaşı bahanesi.  nedenler  aslında bahanelerdir. Ben mesela yaşamıyorum yaşayan nedenlerim.
 Yürüdüğüm tozlu bir yol olsa gerek.
               Şimdi sana yolumu anlatsam nereye yürüdüğümü unuturum.İnanmaktır bazen kaldırım taşlarını saymak.. sanki sonunda bulutlara adım atıcam sen elini uzatıcaksın ben asalete bürünüceğim. Bazen hatırlamaktır yüdüğün yolda durmaman gerektiğini. Dem çekmek , bir şeylerin yerine koymaktır mevzuları.
               Işıklarım kapandı, kulaklarım sessizliğe esir, çok gürültülü dört duvarlar. Saatleri durduran cimriler gibi, durdu zamanlar. Hayat cimrileşti.
               Dolunay benim ilgimi çekmez. Aslında hiçbir doğa olayı çekmez. Dikkatimi çeken yalnız kaldığım dedikoducu benliğim. Hep seni , hep bana ya dolunayda ya kavurucu bi sıcağın en derininde anlatır. Benliğim adına adanan bi yemin gibi tüm doğayı seninle yaşar, seni çok konuşur. Sana açılır her mevzubahis. Beni ben yapar yaşadığını bilmek, verdiğin soluğu alabilme ihtimaliyle yaşamaya çalışmak. Çok güçsüz değilim aslında, çok aldatıcıyım sadece..seni sensiz yaşayabilmek gücün sembolü bir bedene. Hep asaletin var rüyalarda. Hep aynı güşüşün , şehri kıskandıran.şehir hala sen..
 Yürüdüğüm yol…
              Hep tren gidişleri hüznü burnumdaki sızı. Cama yaslamış yüzünü gideceği yeri daha gitmeden düşünmenin acısı ve merakı. Arkasından el sallanılmak gurur verici bir  kaybediş… gözyaşı gibiyim şimdilerde,çeneme varmadan buharlaşanlardan. Doğuyorum her sabah seninle tanışıp, kaybediyorum yeniden . gözyaşı gibiyim sebebim olmasada dolyorum gözlere. Bazen en sebeplerde gelmiyorum akıllara, gelemiyorum. Bazen dumanlarda çıkıyorum ortaya hafif bir acıyla. Ben aslında gamze olmak istiyorum. Hani şu gülünce bir simaya karakter katanlardan. 
Yürüdüğüm…
             Yol değil sadece hayat. Hayat ; tozlu yollarda tozların bulaşması dizlerime kadar. Hayato dizlerin gücü bulabilmesi seni düşlerken. Düşlemek sadece seni bu bedene. Ben seni düşlerken, sen yine defalarca güldün, bir adam mutlu oldu yaşadığına. Yaşamak bazen yürümek neye.. nereye..
                                                                                                                   UYSAL CİHAN




           İlk Bestem..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder