5 Mart 2012 Pazartesi

OLDUĞU GİBİ


            Sarı ışık siyaha yakışır mı? Yoksa ahengi bozan siyah mıdır yine?
            Ansızın birilerini mutlu eden tınılar duyulur, yinelenen. Hani söylemek istediğiniz kelimelere çok yakın, şarkı biçiminde. Her kelimesinde bir gün, nakaratında hatırlamalar… ve bunu düşünüyorsanız , siz de benimle yaşıyorsunuz…
            Kurulmuş bir koltuğa çalacak kapıyı beklemekmiş yalnızlık, çalanı çokta önemli değil… Çalmayacak olanda önemler… seni sevmeyecek birinin gözlerine yansıyan hevesindir , zor kılan aşkı. Ve kediler sürüler halinde gezmez… asillik…
Asilliğin, zavallı bir bedende mana bulduğu soğuk günler. Sen hep renksizsindir ama etraf her renk… kül rengi, is rengi… ne renksiz. Baharlar yaşanıyor oysa ki , farklı coğrafyalarda. Yine aynı teraneye özlem. Sahi ne kadar kaldı benim baharıma, yoksa öyle bir mevsim icat edilmedi mi bu karanlığa. Aynı şehirde farklı mevsimler yaşadım, aynı bedenle , aynı kostümle, ayrı insanların yüzlerine sahtece sırıtarak…
            Yağmur delice, iskele sırılsıklam. Sanki denize adım atıyorsun, üzerindesin, gecenin rengine bürünmüş uçsuz bucaksız mavi… rüzgar ıslak, tokatlar atıyor… melodiler duyuyorsun kendine yabancı sesinde. Tek hayal etmek istediğin, usulca dönüp onu bulmak… orada olmayacağının korkusuyla dualar ediyorsun olsun diye ve bekliyorsun, bu nasıl bitmez zaman? Rüya böyle bitiyor. Ve sen hayırlar yoruyorsun bilinçaltına. Nedir meali?
En güzel rüyalar; yarım kalanlar, acı vermezler ,hep merak uyandırırlar. Ve sen senaryo ustası, o meraklara yine en güzel finaller yazacaksın…
            Şu ana, çok sistematik , planlanmış bir suikast gibi oldu bu hayal kurmalar. Yalnızlığıma bir söz eden üç noktalı geçmiş…duyulduğunu bilerek sessiz kalmalar. Hep yarım anlatmak içindeki sembolleri. Yaşamak ayrı ama aynı senaryoyu. Aşk iki ayrı ruhta yaşanan ortak ‘vay canına’ lar şimdilerde… ayrı yastığa baş koymak aynı düşüncelerle, gece lambasını üfleyip söndürdükten sonra her gece…
           Sol yanımdan resimler veriyorum eksikliği tamamlansın diye ve yine beklemek rastlamayı, yıllar öncesinden bir geceye… beyaz elbisen, kırmızı rujun.. bir şehre anlam katan adımlarla… ilk kez yaşanılan bahar rüzgarı kokun, gelişin, nefesim…
          Çılgınca sevişler besledim nadas mevsimimde. Bir el uzanır yanağını okşar, sen rüyanın en derininde, gerçeğin hiç farkında, ona mutlu gülümsemeler yüzünde, belki de izlemek bu ritüeli ; aşkın tarifi… kuş olsam bir kere de ben getirsem kırıntıları… bulutların üzerine çıkıp kırmızı karlar yağdırıcam birazdan ,mavi düşlerimizin üstüne… şerefe diye haykırıcam ve gözlerinin benim hangi bulutun üzerinde olduğumu, bildiğini bilerek… mutlu yalnızlığım…
       Elindeki kan kırmızı kadeh, şaraptan değil, hüsranla dolmuş, bir hancının yarasından…
       Yum gözlerini küçük, masal sonlanıyor…

                                                                             CİHAN UYSAL

2 yorum:

  1. HALA TAKİPTESİN.. BELKİ HATIRLARSIN ENAZINDANBANAGORE..

    YanıtlaSil
  2. bu ask tanimlamasindan sonra, gercek aski bulmus gibu yazmissin dude. bravo.

    YanıtlaSil